Harun Siviş

CANAVAR

Gençlik yıllarımızın heyecanlı,samimi ve en eğlenceli günlerinden birkaçını yaşamak üzereydik.Her gün okuldan çıkıp 7 km yolun sonunda sadece 1 tabak zeytin ve masa tenisi ile eğlenen daha doğrusu okul bittikten sonra da birbirinden ayrılmak istemeyen 4 5 kişilik bir arkadaş grubunun içerisinde buldum kendimi. Hiç hoşlanmadığım insanlarla nasıl olduysa can ciğer olmuştuk. Her gün masa tenisi ve dönüşünde otobüste yaptığımız bir kaç geyik dışında artık yeni bir şeyler yapmalıydık. Yeni bir şeylerden kastım tabiki yeni geyik. Birbirinden farklı bu kadar insanı birbirine ısındıran hayatımda tanıdığım en teşkilatçı insana geldi konu adı Hanifi.

   Hanifi bizim grubun en eğlenceli en kaliteli demek istiyorum ama madem bu yazımızı kendimize yazıyoruz o yüzden biraz gerçekçi olabiliriz. Hanifi gerçekten karaktersiz aşağılık bir insandı belki onun bu özelliği bizi bir arada tutuyordu. Grubun en saf en temiz en aklı başında en mütevazı olanı ise bendim. Bir gün derste otururken Hanifi yine sesli düşünüyor ; bu servislere bu kadar para verilmez otobüslerde çok yorucu falan tarzından konuşmanın sonuna akülü bisiklet diye bir şey ekledi ve bitirdi. Hemen aklıma satılık olan bir akülü bisiklet geldi. Neyse pazarlığımızı yaptık bir miktarını verdik birazını da haftadan haftaya verecektik. Hanifi artık dolmuş parasının birini akülü bisiklete koli bandı alıyor diğer dolmuş parasını aküsünü sınıfa çıkarıp şarj eden Ahmet’e bir şeyler ısmarlamak için harcıyordu.Hikâyemizin bu kısmın dan sonra akülü bisiklet demek burada zor olduğu gibi o günde zordu ve ortak bir isim bulmuştuk. Aslında baktığımızda Kuşum Aydın'a benzeyen bisiklete biz neden CANAVAR dedik orasıda ayrı bir konu. Artık tenis yerine Hanifi canavarı yıkıyor koli bandıyla koltuğunu yapıştırıyor. Hepimizden çok onunla vakit geçiriyor farklı bir ilişkilerinin olduğunu görebiliyorduk.Bir insan sevgilisini nasıl severse Hanifi de canavarı gerçekten öyle seviyordu. Hanif’inin canavara olan bu sevgisini bildiğimiz için hiçbirimiz canavarı istemedik. Ama bizim kadar düşünceli olmayan bir başka arkadaşımız Vefa canavara binmek için heyecanlanıyor iyi dans ve ısrar ediyordu. Hanifi ye yıllar asla unutamayacağı o malûm cümleyi kurdu 'Bir tur binebilir miyim' dedi. Hanifi her ne kadar geçiştirmeye çalışsada vefa ısrar ediyordu ve eni sonu Hanifi tam ulan deyip canavara binmesine izin verdi. Vefa canavara binmenin verdiği heyecanla anahtarı taktı ve kontağı çevirdi. Vefa gözden kaybolana kadar hiçbir sorun gözükmüyordu. Yıllar sonra bile aramızda tartışma konusu olan o 2 dakika yaşanmaya başlamıştı. Vefa Sezercikte ki sıpaya vurcam kırbacı nidalarıyla canavara bindi ve o malûm köşeyi döndü. Köşeyi dönmesiyle birlikte bir ses okulun yanında ki sokakta yankılanıyordu. Hepimiz anlamıştık vefa ya bir şey olduğunu koşa koşa vefanın yanına gittiğimizde vefa yerde yatıyordu. Köşeyi dönerken gazı kesmeyi unutup kaldırıma vurmuş, canavar bir tarafta vefa bir tarafta yatıyordu. Biz hepimiz vefanın yanına gittik onu kaldırdık bir şeyinin olup olmadığını sorarken, Hanifi canavara doğru koştu kim kıydı sana dermişçesine onu yerden kaldırdı ve Vefa’ya dönüp “ağzını yüzünü bilmem napim” vefa dedi ve canavara binip olay yerinden uzaklaştı. Bu olayı yaşayan gören seyit ve ben vardık. Artık anlatıla anlatıla belki 3 yıl sonra tanıştığımız Furkan bile bu olaya tamamen vakıf olmuş sanki o olayı yaşamış gibi anlatır. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen aramızda ihtilafa düştüğümüz iki soru var.  Hanifi orda Vefa’ya ne dedi ? Bu olayı yaşayan kimler vardı ? Vesselam.

BU SİTE İLE KURULMUŞTUR