Muhammed Hamallar

Nerden başlayacağını bilmeden bir yazı yazmak gerçektenn zor iş. Gailba içimi dökeceğim çünkü biraz dolmuş hissediyorum kendimi ve yazmanın rahatlatacağına dair bi ses var içimde ve diğer arkadaşlerımında yazılarını görünce tam anlamıyla yazmak istedim çünkü bu ekibi ve bu ekibin içinde bulunmayı seviyorum. her ne kadar bazen aynı dili konuşmasak birbirimizi anlamasak ve uzak olsakta seviyorum.
Çocukluğuma dair düşünmeye başladığımda aklıma ilk gelen her zaman okulu sevmediğim olur nedense. Okul benim için çocukluğumdan beri bir tramva idi. Aramız hiç barışmadı hiç bi zaman ısınamadık birbirimize bu yüzden hep bir kaçış yolu aradım. En sonunda lisede bunu başardım. Lise 2'ye başlamam gereken dönemde okulu bırakmıştım ve artık özgürlüğümü elime aldığımı hissediyordum. Fakat aynı zaman da suçluluk  ve eziklik duygusu beni kovalamaktan vazgeçmiyordu çünkü çevremin yanlış seçimler yapan çocuğu olmuştum. Tüm yaşıtlarım okula devam ettiği için -ki genelde herkesin yaptığı şeyler doğru kabul edildiği ve aykırıların hep yanlış şeyler yaptığı algısından dolayı- tek bırakanın ben olmam özgüvenimi, cesaretimi, yaptım her işte emin olamama yanlış yapıyorum duygusu beni sarıyordu.
Cesaret ve özgüven duygusuna gelmişken benim bunlara sahip olma sürecim biraz uzun sürdü. İnsanın eksik bir uzuv ile gezerken herkesin bakışlarını üzrine çekmişken utanç duygusundan -özellikle çocuk yaşlarda- ileri gitmesi pek kolay olmuyor. Yeni biriyle tanışmak, farklı bir ortama girmek, sokağa çıkmak ve top oynamak içinizin burkulmasına sebep olabiliyor çünkü hep o malum soruyu bekliyorsun acaba soracak mı? sormayacak mı? gördü mü? yoksa hala farketmedi mi? farkedince korkup kaçacak mı? Bir süre sonra insanların gözlerine bakıp baktıkları yeri gözlemliyorsunuz ve tabiki baktıkları adres her zaman ki bildiğiniz yer. İnsanlar tek başına ise sizi gördüklerinde tepkileri bir nebze kabul edilebilir. Fakat iki kişilerse işte film o zaman kopuyor ilk gören kişi heyecanla yanındakini dürtüp sizi onada göstermeye çalışması varya işte bu paha biçilemez. Son birşey daha o "dünyayı çocuklar yönetsin" cümlesinde ki o çocuklar o kadar acımasız olabiliyorlar ki AH O ÇOCUKLAR! hiç bıkmadan usanmadan 3 saat boyunca cevap vermeme rağmen bana aynı soruyu soran çocuklar biliyorum. Her seferinde yüzünüze vuruyor ve aralıksız bir şekilde bir kere, bir kere daha, sonra bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha bir ker......
Kendinizi bir zaman döngüsün içinde bulup ordan hiç çıkamayacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz. Tabi bunlar çocuktur tabiki olur diyenleriniz olacaktır fakat bir de bunların evebeynleri var. Siz hiç ağlayan çocuğunu yanınıza getirip "bak bu abinin kolu kopmuş" diyerek çocuğun ağlamasını susturmaya çalışan bir evebeyn gördünüz mü? Ben gördüm.
Neyse bu bölümü fazla uzatmadan geçelim. Yaşım ilerledi büyüdük artık bazı şeyleri aştık aşamadıklarımızı kaldırabilir hale geldik filan derken -bu arada bu süreç bana bazı şeyleri erken tecrübe etme imkanı sağladı- liseden ayrıldıktan sonra çalışmaya ve hayata erken atılmaya başladık. Hayata erken erken atıldığınız da ilk farkeden şey arkadaş çevrenizin çok ciddi manada daralması oluyor çünkü onların liseli dertleri sizin ilgi alanınızdan çıkmış oluyor daha gerçekçi ve realist bir hal alıyor hayatınız. Bir dönem Çizgi Trikoda çalıştıktan sonra babamında yardımıyla tabiki kendi dükkanımı açtım. Bu dükkan bildiğiniz üzere giyim üzerine ve çok farklı bir lokasyonda Sanayinin içinde idi. Bir çok insan bunun aptallık olduğunu söyledi tabiki -hiç eksik olmazlar saolsunlar- fakat bizim amacımız "farklılık" yeni birşey denemekti. Denedik ve bildiğiniz üzere %50 tutar %50 tutmaz ihtimallerini göze alarak girdiğimiz iş yürümedi ve kapatmak durumunda kaldık. Fakat o dükkandan bana maddi olarak hiç birşey kalmamış olsada manevi anlamda bana çok şey kattı özelliklede "farklılık" ve yeni şeyler deneme konusunda. Farklı işler yapma duygusunu yüklenmiş iken dükkanı kapattıktan sonra hiç bilmediğim bir sektöre Ortadoğu Medya'ya geçtim. Orda işe başlamak yeni şeyler öğrenmek başlarda gerçekten çok çok güzeldi. Hergün farklı bir heycandı zaman geçti artık yenilik görmemeye başladım işler tek düze binmeye başladı. Bu arada burda işe başlamadan önce insanların üzerinde bıraktığım izlenim okulu bırakmış yapamamış sonra çalışmaya başlamış ordanda çıkmış dükkan açmış batırmış bir adam izlenimi fazlasıyla hakimdi. Bu 3 yıllık süreçte de çok tücrübe edindim bakış açımı çok değiştirdim bana vizyon kattı diyebiliriz aslında. Tabi yeni arkadaşlıklar edindim. bu sayede farklı işlerlede uğraştık araştırmalar yaptık belkide boyumuzu aşan işlere yeltendik fakat bu çok zevk veren bir şeydi gerçekten. Büyük hayaller kurup bu hayallere doğru yol almak en çok sevdiğim şey diyebilirim. Ve yine burada eşimle tanıştım evlendim. bana bu 3 yılın kattığı en büyük şeylerden biride bu elhamdulillah. Daha sonra da tekrar esnaflığa ticarete geri döndüm ve çok memnunum fakat standart bir esnaflıktan bahsetmiyorum "farklılık" mottomu kaybetmeden çabalıyorum işimde. Tabiki hala uğraştığım işlerde insanlardan olumsuz dönüşler alıyorum. olmaz yapamaazsın başarazsınları duymaktan ben bıktım fakat insanlar bıkmıyor be abi. Sonradan sonraya şunu farkettim yazının ilk bölümlerinde bahsettiğim çocukluğumla ilgili bölümde de sorun "farklılıktı" insanlar farklılığı kaldıramıyor sanki onu hep kötü bişey olarak görüyorlar ve bunun kötü bişey olmadığını anlatmakla geçirmişim çoğu zamanımı. Fakat bu huyumdan da vazgeçemiyorum 9-6 çalışan bi adam garanti bir hayatı olan bi insan olarak göremedim kendimi hiç görebileceğimide sanmıyorum içimde yenilik yapma isteği hiç sönmüyor inşallah böylede devam eder. Birbirimizden ne kadar farklı olursak o kadar çok kazanacağımıza inanıyorum ben. Hep daha iyisini daha fazlasını yapma şansım olmasını seviyorum benim için özgürlüğün anlamı bu. Sistemin çalışan çarklarındaki kırılan dişlinin yerine giren dişli olmak istemiyorum ben ya yeni bir sistem kurmalıyım yada sistemin hiç çalışmayan yerini yeni bir dişli eklemeliyim olanın yerine geçmemeliyim. Bunu hayallerim sayesisinde başaracağım eğer başaramazsam da bu uğurda çabalamış olmakta yine beni mutlu eden birşey. Farklı şeylerle uğraşmak isteyen benim kafamda olan insanların %90'ı başaramamıştır her biri birçok defa başarısızlık yaşamıştır fakat aralarından bir başaran çıktığında işte o zaman işin rengi değişiyor. Sayımız ne kadar çok olursa başaran sayımızda o kadar yükselecektir. Bu amaç üzere çabalamak benim için hayatın anlamı diyebilirim.
Bu fikirler üzere yürümemde hayatıma giren çıkan herkesin etkisi var.
Aileme, Arkadaşlarıma ve geri kalan herkese Teşekkürler.

BU SİTE İLE KURULMUŞTUR